Bakırhan: Sizi tekrar müzakereye ve demokratik çözüme davet ediyoruz

Posted by

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, hayatını kaybeden askerler üzerinden kendilerini hedef alan iktidara sert tepki gösterdi. Partisinin Gençlik Meclisi tarafından Diyarbakır’da düzenlenen “Vejînek Ciwan (Genç Diriliş)” şiarlı 1’inci Olağan Kongresi’nde konuşan Bakırhan, “Bir daha bir genç yaşamını yitirmesin. Var mısınız? Varsanız, Kürtler hazırdır. Varsanız, buyurun İmralı’ya, buyurun Sayın Öcalan’a” dedi.

Gençlerin mücadeledeki önemine dikkat çeken Bakırhan, “Öncülerimiz ‘genç başladık, genç başaracağız’ demişti. Siz bizlerin umudusunuz. Sizinle başımız diktir. Sizin büyük direnişiniz umutlarımızı büyütüyor. Direnişin ruhu kaybolmamıştır. Gençler, asimilasyona, işsizliğe, onursuzluğa karşı direniyor. Bu kongrenin Gençlik Meclisimizin büyümesine vesile olacağını umuyoruz” ifadelerini kullandı.

Bakırhan, “Gençlerin mücadelesi Şerzan Kurt’un mücadelesidir. Mazlum Doğanların, Ali Çiçeklerin mücadelesidir. Katledilen Berkin Elvan’ın, Ali İsmail Korkmaz’ın, Suruç’ta katledilen 33 düş yolcusunun mücadelesidir, Medeni Yıldırım’ın, Ceylan Önkolların mücadelesidir. Gençlerin mücadelesi, kadınların, yoksulların, ezilenlerin, hak arayanların, özgürlük arayanların mücadelesidir. Sizler, sömürüye karşı toplumu, Kürtleri, Alevileri, ezilenleri, emekçileri ve kadınları savunan bir aydınlıksınız, güneşimizsiniz” diye belirtti.

“Dünyanın neresinde bir gençlik mücadelesi varsa sistemler en başta gençlere yöneliyor” diyen Bakırhan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

GENÇLİK UMUTTUR: Çünkü gençlik adaletsizliğin ve sömürünün karşısında dik duran bir dağdır, bir bariyerdir. Gençlik umuttur. Gençlik inattır. Gençlik sömürüye karşı olduğu müddetçe korkuları devam edecek, korkuları gençlik başarıya ulaşıncaya kadar da devam edecektir. Çok önemli bir süreçten geçiyoruz. Gençlik mücadelesi, bu önemli süreçte hakkımızı ve hukukumuzu savunmamız, dilimize ve kültürümüze sahip çıkmamız için bize nefes olacaktır. Onun için bugün Türkiye ve Kürdistan’ın dört yanından buraya gelen gençlerimiz çok iyi bilsinler ki onlar var oldukça, bizleri yok sayan sömürü düzenini kaybetmeye mahkûmdur. Siz gençler var olduğunuz müddetçe Kürtler onurlu bir şekilde Kürt olduklarını söylemeye devam edeceklerdir.

GENÇLERİ BİR KORKU BARİYERİ OLARAK GÖRÜYOR: İnancını yaşamayan Aleviler ve yok sayılan Türkiye’nin bütün renkleri, siz değerli genç arkadaşlarımızın örgütlü mücadelesi ile var olmaya devam edecektir. Her yerde ‘gençlik gelecektir’ diyorlar. Ama biraz önce izlediğimiz gibi nerede üç genç görürlerse, copla ve dipçikle susturmaya çalışıyorlar. ‘Gençlik gelecek’ diyorlar ama gençlerin bir araya gelmesini engellemeye çalışıyorlar. Örgütlenmesini engellemeye çalışıyorlar. Çok vahşi ve antidemokratik uygulamalara yönelerek, gençlerin örgütlü mücadelesini dağıtmaya çalışıyorlar. Bu sistem ‘gelecektir’ diyor ama asla gençleri bir gelecek olarak görmüyor. Gençleri bir korku bariyeri olarak görüyor. Gençler ‘gelecekse’ gençlerin hayal çekmesi ve piknik yapmasından örgüt üyeliği çıkaran bu sistemin bu yaklaşımını nereye koyacağız? Yaşadığımız ülkede hayal kurmak yasak ama hayal satmak AKP ve MHP iktidarı döneminde serbest. Bizler sinevizyonda olduğu gibi Mazlumların, Mahirlerin, İboların, Ali Çiçeklerin, Şerzan Kurtların, Şırnak’ta katledilerek panzerin arkasında sürüklenen Hacıların (Hacı Lokman Birlik) sesi soluğu olmaya devam edeceğiz. Bizlere hayal satan bu sistem karşısında halkımızın umudu, hayali ve geleceği olmaya devam edeceğiz. Bugün bütün baskılara ve engellemelere rağmen bu salonda ortaya koyduğunuz bu coşku, direnç, onurlu duruş bizlere umut oldu. Ezilenlere umut oldu.

YAŞAMINI YİTİRENLER, EMEKÇİLERİN, YOKSULLARIN ÇOCUKLARI: Değerli halkımız, siz de yakinen takip ediyorsunuz; savaş ve çatışmalar bu ülkeye bir şey kazandırmadı. 40 yıldır bu ülkede savaş ve çatışmalar devam ediyor. Bu 40 yıl içerisinde bu ülkenin Kürt, Türk, Arap bütün renkleri fark etmeksizin gençleri yaşamlarını yitiriyor. Dün yine çatışmalarda gencecik insanlar yaşamını yitirdi. Bir de çıkıp yaşamını yitiren gençlere üzüldüklerini belirtiyorlar. ‘Vatan’ diyorlar, ‘Sakarya’ diyorlar, ‘millet’ diyorlar. Ama kendi çocukları, kendi gençleri ne Zap’ta ne de başka bir yerde bu çatışmaların içerisinde değil. Yaşamını yitirenler, emekçilerin, yoksulların çocuklarıdır. Evinde sobası yanmayanların ve kombisini yoksulluktan dolayı açmayanların çocuklarıdır.

SAMİMİYSENİZ BUYRUN GELİN: Evet, samimiyseniz buyurun gelin, bu sorunu birlikte çözelim. Biz DEM Parti olarak, Kürt meselesinin demokratik yollarla çözülmesi için elimizden gelen bütün sorumluluğu üstlenmeye hazırız. Ama siz buna inanıyor musunuz? Siz çatışmaların bitmesini istiyor musunuz? Siz gençlerimiz yaşamını yitirmemesini istiyor musunuz? Buna çok emin değiliz. Her yaşamını yitiren gençlerden sonra demokratik mücadeleye, demokratik siyasete, Kürtlere, partimize dönük ırkçı, saldırgan ve gerçekten kabul edilemez hakaretler yapanlara sesleniyoruz. Diyoruz ki 500 yıl önce bir kitabın başlığında aynen şöyle yazıyordu; ‘tatlı gelir yaşamayana savaş.’ Ümit Özdağ’a tatlı gelir çünkü çocuğu savaşın ve çatışmanın içinde değil. Irkçı, milliyetçi, faşist çevrelere bu savaş tatlı gelir, çünkü onların canı yanmıyor, yoksulların canı yanıyor. Buyurun, hodri meydan! Bugün Diyarbakır’dan Türkiye halklarına, Türkiye’deki iktidara devlet aklına sesleniyoruz; bir daha bir genç yaşamını yitirmesin. Var mısınız? Varsanız buyurun Kürtler hazırdır. Varsanız -buyurun biraz önce gençlerin yaptığı sinevizyonda da çok net bir mesaj verildi- buyurun İmralı’ya, buyurun Sayın Öcalan’a. 2015 yılında Türk ve Kürt gençleri yaşamını yitirmesin diye, Kürtler eşit yurttaşlar olsun diye, bu topraklarda kardeşçe birlikte yaşayalım diye bir irade ortaya çıktı. Hadi buyurun hodri meydan; tekrar sizi diyaloga müzakereye Kürt sorunun demokratik çözümüne davet ediyoruz. Bu konuda DEM Partiye, vekillerimize, değerli halkımızın üzerine düşen sorumluluğumuzu da layıkıyla yerine getireceğiz.

BİR GÜN SONRA UNUTUYORLAR: Bunlar samimi değil. Bunlar yaşamını yitirenler için timsah gözyaşları döküyorlar. Bir gün sonra unutuyorlar. Bunlar, insanlar yaşamını yitirmesin diye hiç bir çaba ve sorumluluk altına girmiyorlar. Varsa teklik, Türklük, asimilasyon, yok sayma politikalarının arkasında duruyorlar. Çözüm böyle olmaz. Bu topraklarda barış böyle gelmez. Bu topraklarda gençler böyle özgürce, insanca, kardeşçe bir arada yaşayamaz. Çünkü siz bir halkı yok sayıyorsunuz. Bir halkın dilini yok sayıyorsunuz. Bir halkın kültürünü yok sayıyorsunuz. Bir halkın gençlerinin çocuklarının seçilmiş iradesinin Meclis’e ‘hûn bi xêr hatin (hoşgeldiniz)’ demesini bilinmeyen bir dil olarak tanımlıyorsunuz. Peki, siz bu zihniyette, bu yok sayan anlayışta, bu inkarcı anlayışta neyin gözyaşını döküyorsunuz? Başta hükümet olmak üzere Türkiye’deki bütün siyasi partileri samimiyete davet ediyoruz. Bugün bu salonda gençlerimizin ortaya koymuş olduğu demokratik barışçıl bir Türkiye için, demokratik bir cumhuriyet için varsa üzerimize düşen bir görev yapacağımızı da belirtmek istiyorum. Bu ülkede savaşı isteyenler Türkiye’nin 800 milyar dolarını çarçur edenlerdir. Bu ülkede savaş isteyenler, bu savaştan rant elde edenlerdir, ihale alanlardır, çocukları çürük raporu alanlardır, çocukları parayla askerlik yapanlardır, kombisini açanlardır, çocuğunun okula nasıl besleneceğini düşünmeyenlerdir. Bizim gibi olmayanlardır, bizim gibi yaşamayanlardır. Biz, Türkiye toplumunun yüzde 80’ninin barıştan yana olduğunu, huzurdan yana olduğunu, Kürt meselesinin demokratik yollarla çözüleceğine inandığını biliyoruz.

BU MESELENİN BİR AN ÖNCE DİYALOGLA VE MÜZAKEREYLE ÇÖZÜLMESİNİ SAĞLAYABİLİRİZ: Onun için siz değerli genç arkadaşlarıma aynı zamanda çağrımızdır; lütfen bu çalışmalarınızı sadece Kürdistan’da değil, Trakya’da, Karadeniz’de, İç Anadolu’da, Akdeniz’de de Türk gençlerine, Kürt olmayan gençlere, bu meseleyi bilmeyenlere ya da bu mesele konusunda ırkçı, faşizan duygulardan etkilenerek karşı noktada duranlara ulaşın. Siz örgütlenin ki Türkiye halkları kimin savaş, kimin barış istediğini bilsin. Siz örgütlenin ki kim savaştan, kim barıştan yanadır bütün dünya duysun. Gençlik Meclisimizin birinci kongresinden sonra genç yoldaşlarımız gece gündüz demeden, Türk, Kürt, Arap, Alevi, Sünni demeden, Türkiye toplumunun tamamına ulaşmak için elinden gelen bütün çabayı ortaya koyacaktır. Bizler yoksullara ‘bu savaş sizin savaşınız değil’ dedirtebilirsek, bizler ‘bu savaşta emekçilerin ve yoksulların çocukları yaşamını yitiriyor, birileri rant elde ediyor’ dedirtebilirsek hiç kimse timsah gözyaşlarını dökemez. Böylece bu meselenin bir an önce diyalogla ve müzakereyle çözülmesini sağlayabiliriz.

GENÇLİĞİ TEMSİL ETMEYE DAVET EDİYORUM: Genç başladık, genç başaracağız. Buna emin olabilirsiniz. Bu sadece bir slogan değildir. Haklı olan, hakkı olan, haklı mücadelesi olan, hakkını arayan bir halk için aynı zamanda yol gösterici bir slogandır. Dolayısıyla gençlerin olduğu, gençlerin örgütlendiği, gençlerin mücadeleye aktif olarak katıldığı bir sistemde emin olun ki sırtımız yere gelmeyecektir. Bu ülke demokratikleşecektir. İnsanlar yaşamını yitirmeyecektir. Bu ülkenin geleceğini talan edenler, çarçur edenlerden bir gün hesap sorulacaktır. Buna emin olabilirsiniz. Siyasette siz varsanız biz varız. Haklı davamız var. Siyasette siz örgütlü ve güçlüyseniz biz var olabilir, bu meseleleri çözebiliriz. Siz siyasette aktif katılırsanız, biz başarılı oluruz. Onun için siz değerli genç arkadaşlarımı aynı zamanda siyasete de aktif katılmaları gerektiğini belirtmek istiyorum. Önümüzdeki dönem bir yerel seçim var. Kürtler hem siyasette hem de yerel yönetimlerde temsil edilsinler istiyoruz. Genç aklıyla, genç enerjisiyle, genç inancıyla eminim ki hem siyasete hem de yerel yönetime güçlü katılan bir gençlik aynı zamanda iyi bir hizmet, doğru bir hizmet, halkçı toplumcu bir hizmet yürüteceğimizin de teminatıdır. Siz değerli genç arkadaşlarımızı yapılacak yerel seçimlerde aday olmaya yer almaya, gençliği temsil etmeye davet ediyorum.

UYUŞTURUCU SATICILARI BAĞLAR’A GİRMEMELİ: Gençlik meclisinin metnini okudunuz. Gençliğe karşı vahşetle, zulümle, cezaeviyle baş edemeyenler uyuşturucuya, fuhuşa, kriminal işlere bulaştırmaya çalışıyorlar. Direngen Kurdistan coğrafyasında uyuşturucunun girmediği, uyuşturucunun 10 yaşın altına düştüğü bir dönemde gençlere büyük bir görev ve sorumluluk düşüyor. Geçmişte bizim sokaklarda uyuşturucu satılmıyordu, torbacılar yoktu, çeteler giremiyordu. Geçmişte toplumumuzu zehirleyen ne bir insan ne bir hareket vardı. Önümüzdeki dönem gençleri uyuşturucuya karşı yoğun bir mücadeleye davet ediyorum. Uyuşturucu satıcıları Bağlar’a girmemelidir. Uyuşturucu satıcılarına gençlerimiz prim vermemelidir. Bileğinizi bükemeyenler bu yol ve yöntemlerle bizi yozlaştırmaya, toplumu çürütmeye çalışıyor. Ama emin olun Kürt toplumu Seyid Rızalardan, Şeyh Saidlerden, Mazlumlardan, Şerzanlara kadar devam ettirdiği ve asla taviz vermediği mücadelesini bu çürümüşlüğe bu toplumu kendi özünden uzaklaştırmaya çalışan politikaları da bir gün boşa çıkaracaktır.

GENÇLİĞİN YOLU MÜLTECİLİK DEĞİLDİR: Gençler, geçinemediği için okullarını terk ediyorlar. Gençler, iş ve aş bulamadıkları için sistemin bu kirli politikalarından dolayı büyük bir umutsuzluğa kapılarak, göç yollarına düşüyor. Sizden rica ediyorum; genç olan halkının yanında, ana toprağında, öz yurdunda, kendi insanıyla birlikte kalmalıdır. Genç olanın yolu mültecilik değil, Avrupa yolları değil, Akdeniz’de Karadeniz’de Ege’de boğulmak değil. Gençlik dediğin Mazlumlar, Hayriler gibi halkının yanında olur. Gençlik dediğin, doğasına, toprağına, kimliğine partisine, önderliğine, halkına sahip çıkar. İktidar ve sistemin korktuğu en önemli mevzi sizin mevziinizdir. Onun için daha güçlü ve örgütlü olmamız gerekiyor. (HABER MERKEZİ)

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir